GEBE KALAMIYORSANIZ YUMURTA SAYINIZ AZALMIŞ OLABİLİR
Günümüzde kısırlık (infertilite) sorunu yaşayan çiftlerin önemli bir kısmında, yumurtalık (over) rezervinde azalma sorununu görüyoruz. Öncelikle yumurtalık rezervi nedir?
Yumurtalık rezervi, kadının her iki yumurtalığında bulunan ve gebe kalmayı sağlayan yumurtaların sayısını ifade eder. Kadınların dünyaya geldiklerinde yumurtalıkları içinde bulunan yumurta sayısı bellidir ve henüz siz annenizin rahmindeyken yumurtalıklarınızda kendi yumurtalarınız oluşmuştur. Başka bir deyişle, sahip olacağınız tüm yumurtalarla beraber dünyaya gelirsiniz. Doğumdan itibaren, yumurta sayınız zamanla azalır ve bu doğal bir süreçtir. Yumurtalık rezervinizi bir sepet yumurta olarak düşünebilirsiniz. Tipik olarak bir sepet dolusu yumurta ile doğarsınız ve bu yumurtalar hayatınız boyunca yavaş yavaş azalır ve en sonunda tükenince menopoz ortaya çıkar.
Kadın vücudundaki yumurta sayısı, kadının yaşı ilerledikçe azalmaktadır; ancak yumurtalık rezervindeki düşme, her yaştan kadını etkileyebilen bir sorundur.
Yumurta sayısı düştükçe hem doğal yollarla gebe kalabilme şansı, hem de tüp bebek tedavilerindeki başarı şansı azalmaktadır. Ayrıca yumurtalık rezervinin azalması, ilerleyici bir durumdur ve zamanla daha da şiddetlenmektedir. Bir yıldır korunmasız ilişkisi olmasına rağmen çocuk sahibi olamayan veya yumurta sayısının azalması açısından risk taşıyan kadınların, mutlaka bir üreme sağlığı uzmanına müracaat ederek yumurtalık rezervlerini değerlendirmeleri gerekmektedir. Yumurtalık rezervi azalmış olan hastaların, doktorları ile olası tedavi seçeneklerini belirleyerek vakit kaybetmeden tedavilere başlaması çok önemlidir.
Düşük Yumurta Rezervine Ne Sebep Olur?
Doğurganlık açısından değerlendirdiğimizde maalesef ‘zaman’ kadınlara çok daha acımasız davranmaktadır ve yaşlandıkça doğal doğurganlık potansiyelleri azalmaya başlar. 30 yaş gibi erken bir yaşta bile doğurganlık potansiyeli azalmış olabileceği gibi, ilerleyen yaşlarda bu sorun gittikçe belirginleşir. Az sayıda kadın 40’lı yaşların ortasına kadar normal doğurganlığını korur. Gebelik için gerekli olan sağlıklı yumurtayı elde edebilmek yaş ilerledikçe zorlaşabilmektedir. Tüp bebek tedavisinde başarı şansını etkileyen en önemli faktörün kaliteli yumurta olduğu düşünülürse, kadın hastalarda ‘yaş’ tüp bebek başarısını belirleyen en önemli faktördür denebilir. Çikolata kisti gibi bazı hastalıklar, yumurtalık cerrahileri, kanser tedavileri sırasında uygulanan radyoterapi veya kemoterapi veya bazı genetik hastalıklar da yumurtalık rezervini erken yaşlarda düşürebilir.
Düşük Yumurta Rezervinin Belirtileri Nelerdir?
Çoğu kadında düşük yumurtalık rezervi herhangi bir belirtiye ya da şikayete neden olmaz ve oldukça sinsi seyreden bir durumdur. Daha nadiren de adet düzeninde bozulmalar görülebilir, adet kanamalarının araları kısalabilir. Menopoz yaklaştığında, kadınlar sıcak basması, uyku güçlüğü, adet dönemlerinin atlanması ve vajinal kuruluk gibi belirtiler fark edebilirler.
Düşük yumurtalık rezervi, en çok çocuk sahibi olamama şikayetine neden olmaktadır. Çocuk sahibi olamama şikayeti ile doktora başvuran hastaların %10-30’unda azalmış yumurta sayısı bulunmaktadır. Yaşınız genç bile olsa, evlendikten sonraki bir yıl içinde gebe kalamıyorsanız, vakit kaybetmeden bir üreme sağlığı uzmanına başvurup yumurtalık rezervinizi değerlendirmelisiniz. Düşük yumurtalık rezervi teşhisi konan kadınlarda zaman kaybetmeden bir tüp bebek tedavisine başlanmalıdır. Çünkü yumurta sayısındaki azalma süreklilik gösteren bir durumdur ve zaman geçtikçe daha da şiddetlenecektir.
Ayrıca zamanında ve uygun tedavi yapılmadığı taktirde, yumurta sayısı düşük olan kadınlarda tüp bebek başarı oranları da düşmekte ve tedavide yumurta gelişimi sağlanamayabilmektedir.
Düşük Yumurtalık Rezervi Nasıl Teşhis Edilir?
Yumurtalıklarda bulunan yumurtaların sayısını tahmin etmek için bazı testler mevcuttur. Ancak bunlardan en doğru sonucu verenler ve en çok kullanılanlar şunlardır: 1. Kanda bakılan AMH düzeyleri, 2. Ultrason ile değerlendirilen yumurta sayımı.
AMH (Anti-Müllerian Hormon), doğurganlık potansiyeli tahmin etmede oldukça başarılı bir kan testidir. Bu hormon genellikle vücuttaki yumurta sayısını yansıtır. Kadınlar için en önemli atılarından bir tanesi, adet döneminin herhangi bir gününde ölçülebilmesidir. Yine ölçüm yaptırmak için aç veya tok olmaya da gerek yoktur.
Yumurta sayısını değerlendirmedeki diğer önemli test ise yumurta sayımıdır ve hem karından hem de hazneden (vajinal) ultason ile yapılabilmektedir. Fakat vajinal ultrason ile yapılan ölçümler, daha doğru sonuçlar vermektedir.
Düşük Yumurta Sayısının Tedavisi Var mı?
Uzun zamandan beri tıp dünyası yumurtalık rezerv azalması veya yumurtalık yaşlanmasına yönelik tedaviler üzerinde çalışmaktadır. Fakat günümüzde, yumurtalık rezerv azalmasını yavaşlatan veya engelleyen hiçbir tedavi bulunmamaktadır. Yumurta sayısının azaldığı belirlendikten sonra, uygulanan tedaviler gebe kalma süresini hızlandırmak veya bir hastanın sonraki yıllarda kullanımı için yumurtaları veya embriyoları dondurmak amacını güdebilir.
Tüp bebek tedavilerinde de yumurta sayısı azalmış kadınlara özel olarak uygulanan bazı tedavi yöntemleri (DuoStim veya ardışık yumurtalık uyarımı) veya tedavilere ilave edilen ilaçlar bulunmaktadır. Bu yöntem ve ilaçlar, uygulanan tüp bebek tedavisindeki başarı oranlarını bir miktar yükseltebilir. Yumurta sayısı düşük olan kadınlara yapılan tüp bebek tedavilerinde, daha çok sayıda yumurta toplayabilmek için daha yüksek dozlarda ilaç kullanımı da mümkündür.
Sonuç olarak, tüp bebek tedavilerinde elde edilen yumurta sayısı arttıkça başarı şansı da artmaktadır. Ancak, gebeliğin de tek bir sağlıklı yumurtanın döllenmesi ile gerçekleştiği unutulmamalıdır. İçinde bulunduğumuz COVID-19 pandemisi nedeniyle tüp bebek tedavileri başlandıçlarının geciktirildiği göz önüne alındığında, yumurta rezervi değerlendirmesinin geciktirilmemesi ve azalmış yumurta sayısı tespit edildiğinde de tedavilerin geciktirilmeden başlatılması çok önemlidir.
Henüz yorum yapılmamış, sesinizi aşağıya ekleyin!